Ülkemizde yaklaşık dört milyon kişi astım hastalığıyla mücadele ediyor. Kronik bir hastalık olan astımda ataklarla gelişen nefes darlığı, kuru öksürük, göğüste baskı hissi, hırıltılı veya hışıltılı solunum gibi sorunlar kontrol altına alınamazsa yaşam kalitesi ciddi boyutlarda düşebiliyor, dahası hastanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanabiliyor.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu astım hakkında toplumda doğru sanılan 10 hatalı bilgiyi anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.
Prof. Dr. Tutluoğlu’na göre, hemen her yaşta görülebilen astım hastalığında yaşanan ataklar, aslında doğru ve düzenli tedaviyle kontrol altında tutulabiliyor.
Ancak toplumda astım hakkında doğru sanılan bazı hatalı bilgiler, hastaların tedavilerini aksatmalarına yol açabiliyor. Bu nedenle, astımda takip ve tedavinin düzgün yapılabilmesi için her şeyden önce hastanın hastalığı konusunda bilgi sahibi olması çok önemli. Çünkü hatalı düşünceler astım hastalarının hayatlarını daha da zorlaştırıyor.
Toplumdaki yaygın inanışın aksine, tüm astım hastaları alerjik bünyeye sahip değildir. Astım hastalarının yüzde 30-40’ında ‘non-alerjik astım’ adı verilen alerji dışı etkenlere bağlı astım gelişir. Bu kişilerde sık geçirilen solunum yolu enfeksiyonları, mesleki ve çevresel zararlı etkenlere maruziyet gibi etkenler nedeniyle hava yollarında aşırı duyarlılık meydana gelir ve bunun sonucunda astım gelişebilir.
Toplumda astımlı hastaların spor yapamayacaklarına ve aktivitelerini kısıtlamak zorunda olduklarına yönelik yaygın bir inanış var. Ancak hastalık kontrol altına alındıktan sonra, astım hastalarının her türlü sporu yapabilir. Örneğin yüzmek, vücuttaki tüm kasları çalıştırdığı için astımda özellikle önerilen bir spordur.
Astım bazı hastalarda nefes darlığı olmadan, sadece öksürükle seyredebilir. Uzayan öksürük şikayetlerinde akla, öksürük varyantlı astım gelmeli. Astımın bu türünde, genellikle gece uykudan uyandıran ve egzersiz, sigara dumanı, parfüm ile yemek kokusu gibi ağır kokularla artış gösteren öksürük şikayetleri olur.
Astımın en önemli özelliği değişken hava yolu tıkanıklığı yapmasıdır. Dolayısıyla astım hastalarının sürekli nefes darlığı sorunu yaşadığına yönelik bilgi doğru değil. Bazen haftalar, hatta aylar boyunca hiçbir şikayeti olmayan astım hastasında, genelde bir viral enfeksiyon veya fazla miktarda alerjene maruz kalma sonucu astım belirtileri gelişmeye başlayabilir.
Tüm astım hastalarının yüzde 5’ini oluşturan ağır astımlılarda, sürekli nefes darlığı ve öksürük gibi sorunlar yaşanabilir. Hastaların yüzde 95’inde belirtiler aralıklı olarak görülür.
Astım çocukluk çağında erkeklerde, erişkin dönemde kadınlarda daha fazla tespit edilir. Çocukluk döneminde ortaya çıkan astımda belli yaş dönemlerinde şikayetler tamamen geçebilir. Örneğin akciğer gelişiminin olgunlaştığı 6-7 yaş aralığında yakınmalar ortadan kalkabilir. Eğer bu dönemden sonra şikayetler devam ederse, ergenlik çağından sonra özellikle erkek çocuklarda astım şikayetlerinin tamamen düzeldiği gözlemlenebiliyor.
Hamilelikte astım ilaçlarının önemli bir bölümü kullanılabilir. Astımlı hamilelerin ilaç kullanmamaları nedeniyle sürekli nefes darlığı sorunu yaşamaları bebeği strese sokabilir ve oksijensiz kalmasına neden olabilir. Bunun sonucunda düşük, erken doğum ve bebeğin yeterince gelişememesi gibi ciddi sonuçlar oluşabilir.
Astımda, solunum yoluyla alınan gerek kortizon gerekse bronş genişletici ilaçların hamilelik döneminde de hastanın ihtiyacı kadar kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. Eğer astımlı hamilenin burun şikayetleri varsa, burundan kullanılan sprey kortizon ve antihistaminik damlalar soruna yol açmıyor. Daha ağır astımlı hamileler de, gerekirse tablete veya iğne yoluyla kortizona da başvurulabiliyor.