Michael Lynk, Gazze ve Filistin’deki Durumu Değerlendirdi
Eski Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Michael Lynk, İstanbul’da düzenlenen “Gazze’den Sonra Uluslararası Hukuku Yeniden Düşünmek” konferansında önemli açıklamalarda bulundu. Lynk, 2016-2022 yılları arasında Filistin’deki durumu yeterince kötü olarak değerlendirirken, 2018’de İsrail ordusunun silahsız 255 Filistinli protestocuyu vurarak öldürdüğü Büyük Dönüş Yürüyüşü gibi olaylara dikkat çekti.
İsrail’in Gazze’ye Yönelik Saldırıları ve Uluslararası Toplumun Tepkisi
Lynk, yasa dışı işgal ve ırk ayrımı konularında sürekli raporlar hazırladığını belirtirken, Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarının uluslararası toplum tarafından durdurulamamasını eleştirdi. Ayrıca, ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde İsrail’i desteklemek için sık sık veto kullandığını ve bu durumun çözüm sürecini felç ettiğini vurguladı.
Ulusal Adalet Divanı Kararı ve İsrail’in Tavrı
Lynk, Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail aleyhine verdiği kararlara rağmen İsrail’in yasa dışı işgali sürdürmekte kararlı olduğunu belirtti. Ancak, “Küresel Güney ve Filistinlilerin bu kararları kullanarak güçlü bir araç elde ettiklerini ve bunu sürdüreceklerini” ifade etti.
Uluslararası Hukuk ve İsrail’in Durumu
Lynk, uluslararası hukuka uymayan ülkelerin itibarlarının lekelendiğini söylerken, İsrail’in bu duruma düştüğünü ve Avrupa ülkelerinden gelecek umuda işaret etti. Ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesinin İsrail liderleri için tutuklama emri çıkarabileceğini ve bu durumun İsrail’i izole edebileceğini belirtti.
BM Mimarisindeki Sorunlar ve Reform Çağrısı
Lynk, BM Güvenlik Konseyindeki daimi üyelerin veto yetkisinin reformu zorlaştırdığını ve bu durumun önemli sorunları çözmeye engel olduğunu dile getirdi. Ayrıca, İsrail’i eleştiren herkese saldırıldığını ve eleştirilere rağmen uluslararası hukuktan ayrılmadığını belirtti.
Sonuç Olarak
Michael Lynk, Filistin-İsrail sorununun çözümünde uluslararası toplumun daha etkin olması gerektiğini vurgularken, BM’nin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini ve uluslararası hukuka riayet etmeyen ülkelerin yaptırımlarla karşı karşıya kalması gerektiğini savundu.