Hürriyet’ten İsmail Sarı’nın haberine göre; Türkiye’de ilk Koronavirüs vakası açıklandığında takvim 11 Mart 2020’yi gösteriyordu. Aynı gün Dünya Sağlık Örgütü de koronavirüsü pandemi ilan etti. Geçen iki yılda gündemimizin ana maddesinin ilk sırasında hep pandemi yer aldı. Hayatımıza sokağa çıkma kısıtlamaları, maske zorunluluğu, hepimizin ezberlediği salgınla ilgili terimler, varyantlar, aşılar ve ilaçlar girdi. Bu süreçte salgının ülkemizdeki bilançosu da ağır oldu. 15 milyona yakın kişi koronavirüse yakalandı. 96 binden fazla kişi ise virüs nedeniyle hayatını kaybetti. Fakat tüm bu kötü günlerden sonra koronavirüsün son varyantı Omicron, pandemi sürecini olumlu bir yöne çevirdi.
Aslında Omicron, koronavirüsün şu zamana kadarki en bulaşıcı varyantı olarak değerlendiriliyor. Hatta Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘Endişe Veren Varyant’ olarak bile sınıflandırıldı. Ama tüm bunların dışında hastaneye yatış ve ölüm oranlarının düşük kalması, Omicron’un pandemiyi hızla salgın sonrası döneme taşıdığına dair bir güven oluşturuyor. Dünyadaki bilim insanları da bu nedenle artık tünelin ucundaki ışığın görüldüğünün altını çiziyor.
University College London’ın Genetik Enstitüsü Müdürü Francois Balloux de “Neredeyse sona yaklaştık” açıklamasında bulundu. Prof. Balloux, bu kış Avrupa’da bazı dalgalanmalar gördüklerini ama yüksek aşı oranlarına sahip ülkelerde virüsün pandemi aşamasının ilkbaharda sona ereceğinden “oldukça emin” olduğunu söyledi. Liverpool Üniversitesi’nden Profesör Julian Hiscox ise BBC’ye verdiği demecinde “Neredeyse sona geldik, 2022’nin ortalarından itibaren hayat pandemi öncesi gibi olacak” dedi.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum ABD’de Jackson Laboratuvarı Enstitüsü’nde Baş Araştırmacı olarak çalışan İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Unutmaz, “Aralık ayında durumun bu noktaya geleceğini biliyorduk. Omicron ile birlikte pandeminin bitişinin hızlanacağını öngörmüştük” dedi ve ekledi:
“Bunun iki temel nedeni var. Birincisi aşılanmanın çok yüksek oranlara ulaşması, ikincisi de Omicron’un çok bulaşıcı olması. Öyle ki aşı olanlar bile Omicron’a yakalandılar. Ama ağır hastalıklar ve ölümler çok düşük kaldı. Bunun da esas nedeni daha önce Omicron’a karşı bağışıklık oluşmuş olması. Özetle milyon düzeyine ulaşan vakalarda ölümler orantısal olarak artmadı. Omicron çok fazla insanı enfekte ettiği için kendi bağışıklığını oluşturmuş oldu. Aşısı eksik olanların da bir kısmı hayatını kaybetti.”
2020 ve 2021’in başlarına kadar koronavirüsle ilgili en büyük endişe, virüsün gripten daha ölümcül olduğuydu. 2020’nin sonlarına doğru Lancet Respiratory Medicine dergisinde yayımlanan bir araştırmada, hastanede yatan koronavirüs hastaları arasındaki ölüm oranının grip hastalarından neredeyse üç kat daha yüksek olması vurgulanıyordu. Bu araştırmadan birkaç ay sonra Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus Covid-19 ile gribi kıyaslayarak “Covid-19’un ölüm oranının gripten 10 kat daha fazla olduğu tahmin edilmekte” demişti. Fakat bugün gelinen noktada Covid’den ölüm riski, ilk defa gripten ölüm olasılığının altına indi.