Rüyalar
Günümüzde insanların hepsi her gün rüya görür. Ama bunların çok azı rüyalarını anlar. Nesnelerin bu durumunu insan haklı olarak şaşırtıcı bulur. Burada insan ruhunun genel yayılmış bir işlevi vardır. İnsanlar rüyalarına her daim ilgi göstermiş ve eskiden beri onun gizemlerini çözmeye çalışmışlardır. Birçok insan rüyalarının derin bir anlam içerdiği duygusuna sahiptir; rüyaların gizemli ve derin anlamlı olduğunu düşünürler. Tarihin en erken çağlarından beri rüyalara olan bu ilginin izlerini buluruz. Ama insanlar yine de hala rüya gördüklerinde nelerin olduğunu ve neden rüya gördüklerini anlamazlar: gördüğümüz kadarıyla detaylı ve bilimsel olmaya çalışan sadece iki teori bulunmaktadır. Rüyaları anladıklarını ve yorumlayabileceklerini iddia eden bu iki ekol Freud! Un psikanalizi ve bireysel psikolojidir. Bu ikisinden belki de sadece bireysel psikoloji açıklamalarının tamamen akla uygun olduğunu iddia edebilir.
Rüyalar
Rüya yorumlarının eski denemeleri doğal olarak bilimsel değillerdi, ama yine de dikkate alınmaya hak kazanmaktadır. Onlar en azından bize insanların rüyalarına karşı nasıl bir tutum takındıklarını, onlara nasıl baktıklarını gösterir. Rüyalar aklın yaratıcı işlevinin bir bölümü oldukları için eğer insanların eskiden beri rüyalarından neler beklediklerini bulabilirsek rüyanın amacını keşfetmeye çok yaklaşacağız demektir. İnsanlar genelde rüyalarında daha üstün bir ruhun yani Tanrı ve atalarından birinin kendilerinin ruhunu hakimiyeti altına alıp onu etkilediklerine inanmışlardır. Zorlukları karşısında rüyalarından yol gösterici olmalarını beklemişlerdir. Eski rüya yorumu kitapları belli bir rüyanın rüya görenin geleceği için ne anlama geldiğini önceden söyleyebileceklerini iddia etmişlerdir.
İlkel kavimler rüyalarında işaretler ve kehanetler aramışlardır.
Yunanlılar ve Mısırlılar yaşamlarının geleceğini etkileyebilecek kutsal bir rüya görebilmek ümidiyle tapınaklarda uyumuşlardır. Böyle rüyaların insanı iyileştirdiğine ve bedensel ve ruhsal sıkıntıları azalttığına inanıyorlardı. Amerikalı Kızılderililer temizlik seremonileri, oruç tutma ve terleme banyoları aracılığıyla rüyaları çağırmaya çalışırlar ve onların yorumuna göre hareket ederlerdi. Günümüzde de hala gördükleri rüyanın daha sonra gerçekleşmiş olduğunu iddia eden insanlar vardır. Onlar rüyalarında kahince yeteneklere sahip olduklarını ve rüyanın gelecekteki olaylara kadar uzandığını ve onlara şu veya bu şekilde geleceği önceden bildirdiklerine inanırlar.
Freud’ çu rüya teorisinde, rüyayı sanki bilimsel olarak anlaşılabilecek bir anlamı varmış gibi ele alma konusunda gerçek bir gayret görmekteyiz. Ama rüyanın Freud’ çu yorumu birçok noktada bilimsel alanı terk etmiş durumdadır. O örneğin ruhun gün içinde ve gece çalışmaları arasında bir çatlak olduğunu varsaymaktadır. “Bilinçli” ve “Bilinçdışı” birbirine karşı konumda sayılmakta rüyanın güncel düşüncenin kanunlarına ters düşen kendine özgü kanunları varmış gibi kabul edilmektedir.
Böyle çelişkilerle karşılaştığımız her yerde bilimdışı bir tutum olduğu sonucuna varmak zorunda kalırız.
İlkel kavimlerin ve antik çağ filozoflarının düşüncelerinde sıkça kavramları kesin karşıtlar şeklinde düzenleme, onları karşıtlar olarak ele alma gereksinimiyle karşılarız.
Şimdi sıkça görülen rüya konularından bahsedecek olursak rüya yorumlama konusunda kurallar vermek değil aksine sadece rüyaların ve anlamlarının anlaşılmasını kolaylaştırmak içindir.
Uçma rüyaları hemen her kesin sıklıkla gördüğü rüyadır.
Bu rüyaların anahtarı her zaman olduğu gibi ortaya çıkardıkları duygulardır. Onlar geride düzelmiş, özgüvenli bir ruh hali bırakırlar; kişinin moralini aşağıdan yukarıya doğru taşırlar. Zorlukları aşmayı ve üstünlük amacına yönelik çabayı kolay ve hafif bir şey olarak ortaya koyarlar. Buradan yola çıkarak rüyayı görenin uykusunda bile hırsından vazgeçemeyen cesur, ileriye dönük ve hırslı biri olduğu sonucunun çıkarılmasına yol açarlar. İçlerindeki sorun:”ileri gitmeye devam etmeli mi etmemeli midir?” cevabı da “Yolumda herhangi bir engel yok” tur.