Son zamanlarda ebeveynlerin çocuklarını vegan yetiştirdiğini daha sık duymaya başladık.
Besin alerjisi gibi tıbbi zorunluklar olmadığı sürece çok katı kısıtlamaların olduğu hiçbir yasaklı beslenme modelini desteklemiyorum. Vegan beslenmenin, çocukluk çağında büyüme ve gelişme üzerine etkilerinin uzun dönemde güvenli olduğuna dair bilimsel kanıtlar yok. Kaldı ki önermemiz için klasik beslenme modeline üstünlüğünün kanıtlanmış olması gerekir.
Çocukluk çağının yetişkin dönemden en önemli farklarından biri vücut büyümesinin ve beyin gelişiminin hızlı olması. Büyüme konusunda genetik, beslenme ve hormonların rolü çok büyük. Vegan beslenme şekli özellikle protein ve mikronutrientlerin eksikliği konusunda yüksek riskli. Protein eksikliği direkt büyüme geriliğine yol açabileceği gibi, vitamin ve mineral eksikliklerinin de katkısıyla büyümede gerekli hormonların yapımında ve etkisinde de azalmaya yol açarak sağlıklı büyümeyi aksatabilir.
Beslenme yetersizlikleri büyüme geriliği olan çocuklarda en sık karşılaştığımız nedenlerden biri. Öncelikle vegan beslenme bir yaşam biçimi. Karşımızda bir çocuk olduğunu düşünürsek anne babaların çocuk adına, hem uygulamada zorluklar taşıyan, hem de çocuğun vücut sağlığı üzerine olumsuz sonuçları olabilecek bir yaşam biçimine karar vermelerini doğru bulmuyorum.
Vegan beslenme biçimini benimseyen ailelerin, çocuklarının sağlık kontrollerinin daha sıkı bir şekilde yapılması gerekir. Vegan beslenen çocuklarda kalsiyum, B12, çinko ve demir eksikliği riskleri artar. Bu takviyelerin ilaç şeklinde sürekli alınması gerekir ki, hiç pratik değil. Biz yetişkinler için de ilaç uyumu en büyük zorluklardan biriyken çocukların sürekli ilaç kullanmaya uyum sağlamaları hiç inandırıcı değil. Vegan beslenmeyi kesmek gerekebilir.
İlk altı ay sadece anne sütü ile beslenmeli. Anne de gebeliğin başından itibaren ve emzirdiği sürece dengeli ve yeterli beslenmeli. Mikronutrient eksiklikleri giderilmeli. Altı aylık olduktan sonra tamamlayıcı beslenmeye başlanmalı ancak anne sütü iki yaşa kadar sürdürülmeli. Anne sütüne ek olarak, güvenli ve temiz gıdalar çocuğun verdiği tepkiler ve çiğneme becerisi göz önüne alınarak, miktar ve çeşitlilik açısından kademeli bir şekilde arttırılmalı. Çocukluk çağı beslenmesinde dört ana besin (ekmek ve tahıl grubu-sebze meyve grubu-et grubu-süt grubu) mutlaka yer almalı.
Kahvaltı vazgeçilmez öğün olmalı. Gece uzun süren açlık sonrası beynin ihtiyacı olan ilk enerji kaynağı kahvaltı öğünü ile sağlanmalı. Kahvaltıda yumurta, gün içinde ara öğünlerde yoğurt çocukların sevdiği ve anne açısından hazırlanması kolay besinlerdir.
Sadece bitkisel kaynaklarla dengeli beslenme sağlayamayız. Hayvansal ürünlere kesinlikle ihtiyaçları var. Örneğin demir hem baklagillerde hem et ürünlerinde var gibi bir savunmayla karşılaşabiliyoruz. Ancak, vitamin minerallerin biyoyararlanım dediğimiz bir süreci var. Baklagille bağırsağa gelen demir, kırmızı et ile bağırsağa gelen demir kadar iyi emilemeyebilir. Anne sütüyle beslenen bebeklerde de anne sütünün içeriğinin demir ve B12 vitamininden zengin olması, bizim dışardan ilaç şeklinde vermemize göre daha etkin olur.
Özellikle de kalsiyum konusu çok önemli. Bitki bazlı sütlerde kalsiyum yok denecek düzeyde. Kalsiyum beyin gelişimi, kemik sağlamlığı, büyüme hususunda çok gerekli. Kesinlikle hayvansal kaynaklara ihtiyaç var. Yumurta, balık, et ve süt ürünlerinin yerini hiçbir bitkisel kaynak alamaz.
Ancak süt ya da yoğurt ya da peynir konusunda üçünden biri arasında tercih yapılabilir. Çocukluk çağında üç yaştan ergenlik dönemine kadar ortalama 600 mg/gün gibi kalsiyuma gereksinim duyulur. Ergenlikte bu ihtiyaç iki katına çıkar. Yeterli kalsiyum alımı için günde 2-3 porsiyon süt ürünü tüketilmeli. (Bir bardak süt ve yoğurtta 300 mg, bir kibrit kutusu peynirde 200 mg kalsiyum var)